17.01.2020
ف۪ي بُيُوتٍ اَذِنَ اللّٰهُ اَنْ تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ ف۪يهَا اسْمُهُۙ يُسَبِّحُ لَهُ ف۪يهَا بِالْغُدُوِّ وَالْاٰصَالِ (1)
وقال رسول الله
لا يَقْعُدُ قَوْمٌ يذْكُرُونَ اللَّهَ إِلاَّ حفَّتْهُمُ الملائِكة ، وغشِيتهُمُ الرَّحْمةُ ونَزَلَتْ علَيْهِمْ السَّكِينَة ، وذكَرَهُم اللَّه فِيمن عِنْدَهُ (2)
DAR’UL ERKAM OLSUN EVLERİMİZ!
Muhterem Müminler!
Peygamber Efendimizin (sav) hicretini Yesrib halkı heyecanla beklemekteydi. Emir geldiğinde yol arkadaşı Hz. Ebubekir’i (ra) de yanına alarak yola koyuldular. Yesrib’e ulaştıklarında şu sözcükler dökülüyordu halkın dilinden: “Ey bizden seçilen elçi
Yüce bir davetle geldin
Sen bu şehre şeref verdin
Ey sevgili hoş geldin”
Evet, davet Allah’ın davetiydi. Davet, selamete ermenin davetiydi. Davet, karanlıktan aydınlığa çıkarmanın davetiydi. Bu davet, Yesrib’i Medine yapacak bir davetti. Medeniyetin ilmek ilmek işlenip bütün aleme buradan yayılacağı bir şehir olacaktı Medine!
Kardeşlerim!
Resul-i Ekrem Efendimiz Medine sokaklarında ilk adımlarını attığı sırada bütün mü’minler, Allâh Rasûlü’nü misâfir etme arzusu içinde idiler. Nihayet mübarek devesinin durduğu yer büyük sahabilerden Ebu Eyyub el-Ensari (ra)’ın evinin önüydü.
İşte bu duruş yeni bir hareketlenmenin adıydı. Çünkü Peygamber (sav) ilk olarak oraya bir mescit inşa edecekti. Mescid-i Nebevi olarak isimlendirilecek bu yapı; medeniyetin, insanlığın, aklın, ilmin, irfanın, hikmetin ve daha birçok değerin yönetim merkezi haline gelecekti.
Aziz Müminler!
Mescid-i Nebevi sadece bir mabet olarak kalmayıp aynı zamanda bir eğitim yuvası olmuştur. Tıpkı Dar’ul Erkam gibi. Orada Hz. Ali gibi çınarlar, Sa’d b. Ebi Vakkas gibi yiğitler, Abdullah b. Mesud gibi alimler, Bilal-i Habeş gibi cesurlar ve daha isimlerini sayamadığımız nice güzide şahsiyetler yetişmiştir.
Bu şahsiyetler Dar’ul Erkam’ın birer üyesiydi. Her biri İslam uğruna, peygamber aşkına; varlıklarını, canlarını hiçe saymış ve bu uğurda bir an olsun tereddüt etmemişlerdir.
Kardeşlerim!
Bir evden ne çıkar ki? İşte bu sualin cevabı Dar’ul Erkam’dır. İslam, kendi nevi şahsına münhasır bir nesil yetiştirmek ister; bunun da altyapısını kendisi oluşturur ve bu manada çeşitli kurumlar kurar. Daha ilk yıllardan itibaren bu anlamda adımlar atılmış ve en büyük mescit olan Kabe’de, Peygamber Efendimizin bizzat kendi evinde, Hz. Ebu Bekir Efendimizin evinde, ilk İslam okulları açılmış, bilhassa Erkam b. Ebi’l Erkam’ın evi, Mekke İslam okulları ve sohbethaneleri için tam bir sembol olmuştur. Dolayısı ile nerede Müslümanlar bir eve toplanmışlar ve orada Kur’an mesajını anlama sohbetleri yapmışlarsa, o evlerin hepsine Daru’l Erkam denilmiştir. Gerçekten de Daru’l Erkam’da İslam’ın mesajını alan Müslümanlar, İslam davasını asırlara yaymış ve bize kadar bu hak dinin ulaşmasına vesile olmuşlardır.
Nitekim Peygamber Efendimiz (sav) buyurdular ki: “Bir topluluk Allah’ı zikretmek üzere bir araya gelirse melekler onların etrafını sarar; Allah’ın rahmeti onları kaplar; üzerlerine sekînet iner ve Allah Teâlâ onları yanında bulunanlara över.”
Kıymetli Müslümanlar!
Bizler övgüye layık olmak için evlerimizi Erkam’ın evine çevirmeliyiz. Bizden sonrasına bizi temsil edecek ahlaklı bir nesil bırakmak için evimiz, dükkanımız, bahçemiz, tarlamız, çalışma ve yaşam alanlarımızın her biri Erkam’ın evi olmalıdır.
Dar’ul Erkam olmaya aday olmayan bir ev Dar’un- Nedve olmaya mahkumdur. Elbette bu iki evin azıkları farklı olacaktır. Dar’ul Erkam’ın evlerinin azıkları; Kur’an’dır, ilimdir, irfandır, hikmettir, seccadedir, gözyaşıdır, merhamettir. Dar’un-Nedve evlerinin azıkları ise; kavgadır, gürültüdür, kanaatsizliktir, dedikodudur, küfürdür, boş iş ve sevdalardır.
Kardeşlerim!
O halde geliniz. Evlerimizi Resulullah (sav)’in metotlarıyla, hayat nizamıyla yeniden inşa edelim. Evlatlarımızı onun ahlakıyla yetiştirelim. Yetiştirelim ki; bizim evlerimizden de Ebubekirler, Ömerler, Aliler, Osmanlar çıksın.
*(1) Nur Suresi 36.Ayet
*(2) Müslim, Zikr 39, 38
* Nesl-i Ati Platformu tarafından hazırlanmıştır.
