20.09.2019 HUTBE

20.09.2019

MÜMİN OLMANIN ALAMETİ : SADAKAT
Muazzez Müminler !
Hz.Ebubekr’in Peygamber Efendimiz’e olan sadakati her zaman örnek alınacak bir teslimiyet ve güven örneğidir. Hz.Peygamber’in Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya gidip sonra da döndüğünü söylediği isrâ ve mi’rac tecrübesi bu sadakatin test edilebilmesi için iyi bir fırsat olmuştur insanlara. Müşrikler de böyle bir fırsat arıyorlardı. Onun bu iddiasını anlatmak ve buradan bazı sonuçlar elde etmek için hemen onun en yakın arkadaşı Hz. Ebu Bekr’in yanına koştular. Heyecanlı ve alaylı tavırlarla Hz.Ebu Bekr’e, peşinden gittiği bu şahsın akıl almaz diye düşündükleri bu olayını anlattılar. Hesaplarında Hz. Ebu Bekr’i yolundan caydırmak ve kendi dinlerine onu çekmek idi. Ama onlar yanlış hesap ettiklerini farkedememişlerdi. Çünkü karşılarında Ebu Bekir Sıddîk vardı. Resulullah’ın Hakk’a davetine icabet eden ilk erkek olan, girdiği hak yolda dosdoğru ilerleyen, her zaman hakkı gözeten bir mümindi. Ve Ebu Bekir’i Sıddık yapacak şu sözler dökülüvermişti : “ Bunları eğer O ( Muhammedü’l Emin ) söylüyorsa muhakkak doğrudur.”
Kutlu elçinin doğruluğunu tereddütsüz tasdik eden bu şahsiyet günümüze kadar da “Sıddîk” lakabıyla anılacaktı.
Kıymetli Kardeşlerim !
Sıdk ve Sadakat kavramları bir müminin tanımlanmasındaki en büyük vasıflardır. Sadakat sahibi insan, insanlarla ilişkilerinde dosdoğrudur; yalan konuşmaz, ahde vefa gösterir, emanete riayet eder, ticaretinde dürüsttür. Güvenin olmadığı yerde şüphe vardır, kaos vardır, disiplinsizlik vardır.
Bizleri kardeş kılan İslam; birbirimize güvenmeyi, birbirimize haset etmemeyi, birbirimize kenetlenmemizi emretmektedir.
Doğruluğun ve sadakatin olmadığı yerde kenetlenmek mümkün değildir. Bugün İslam aleminin en büyük zaafiyeti bu değil midir? Bizler boynuzlarını birbirine dolamış geyikler misali isek ; bugün bizleri vuran bizleri yemeye çalışan delalet ehli başımıza adeta aslan kesilmiştir.
Bizleri birbirimize karşı güvensiz kılan sadakatten ayrılmamız değil midir?
Resulullah’ın güzide sahabelerinden olan Zeyd b. Harise’yi hatırlayalım . Annesine ve amcasına rağmen Resulullah’a olan sadakatinde ve teslimiyetinden vazgeçmemiştir. İşte bu sadakat Zeyd’i Resulullah’a varis kılmışıtır. Çünkü O kendisini “El-Emin” e emanet etmiştir.
Kıymetli Kardeşlerim!
Üzerinde yaşadığımız şu fani dünyada Rabbimize olan sadakatimiz bizim imanımızın ölçüsü olacaktır. Çünkü iman; sadık olmayı, tertemiz kalmayı, bize emanet edilen bu bedeni onun isteği doğrultusunda hareket ettirmeyi gerektirir.
Bizlere tertemiz bir fıtrat bahşeden Rabbimiz, bu emaneti yine kendisine teslim edeceğimiz güne kadar temiz tutmak biz müminlerin en asli vazifesidir.
Aziz Müminler!
Sadakat sadece Allah ve Resulüne karşı bir bağlılık olmayıp sorumluluk ve aidiyet duyulan her alanda ve herkese karşı gösterilmesi gereken bir erdemdir, bir fazilettir.
Sadakati; ailelerimize, iş yerimize , ticaretimize, toplumsal ilişkilerimize, ahlakımıza yansıtmadıkça ihanetlerle yüzyüze gelmemiz kaçınılmaz olacaktır.
Kardeşlerim !
Şimdi kendimize şu soruları soralım :
Rabbimize vermiş olduğumuz kulluk sözüne ne derece sadık kalabildik? Resulullah’ın ahlakıyla hemhal olup onun sünnetine ne kadar sadık kalabildik? Anne, baba ve çocuklarımıza karşı sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirebildik mi? Hayatımızın her alanında vazifelerimize ne kadar sadık kalabildik?
O halde geliniz, hiçbirşeyin karşılıksız kalmayacağı hesap günü için sadakati kendimize düstur edinelim. Rabbimizin o büyük günde sadıklara vereceği şu müjdeye kulak verelim:
“Bu, doğrulara, doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlara, içinde ebedi kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş ve kazanç budur.” (Maide/119)

*Nesl-i Âti Platformu tarafından hazırlanmıştır.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir