Nureddin Topçu Maarif Davası Değerlendirmesi

Nureddin Topçu’nun yazmış olduğu Maarif Davası isimli kitapta Topçu, milletimizin üç asırdan beri geçirmekte olduğu buhranların olduğunu bir ön kabul ile belirtiyor ve sebebini, kaynağını kültür ve maarif sahasında aramamız gerektiğini söylüyor. Bunu bir teşbih ile ‘Biz bite kızmasını biliyoruz, onları getiren pis vücuttan iğrenmesini bilmiyoruz’ diye belirtiyor çünkü Topçu, asrımızın başından bu yana her sahada olduğu gibi maarifte de Garp taklitçiliğinin acısını çektiğimizi söylüyor. Kendi cümlesiyle : ‘Her defasında yıkılışımızın sebebi, benliğimizden kaçarak Batı’nın taklitçiliğine sığınma sevdamızdır.’ Ayrıca Topçu, eğitimin bu taklitçilikle bozulduktan sonra düzeltmek için uğraşan kişilerin yanlışlarına da değiniyor ve onların düzeltmeyi siyasete döktüklerini, siyaseti ahlak düzeltme davasına tercih ettiklerini ve yine hep olduğu gibi üretmekten taklitçiliğe geçtiğimizi söylüyor. Özellikle milletimizi zehirleyen, sefalete iten, tembelleştiren dergi ve gazetelerden dem vuran Topçu zehir tabir ettiği bu şeylerle savaşacak irade ve zihniyete sahip olmadan eğitimi düzeltemeyeceğimizi belirtiyor. Bunun yanında Topçu, öğretmen öğrenci ilişkisinin gevşediğini, öğretmenlerin cahil oldukları için nesle yeterli faydayı veremediğini belirtir. Öğretme kısmına girip öğretmeyi öğretir.

Topçu’nun kitabının muhtevasını anlattıktan sonra kitabın özelliklerine değinirsek; sade bir dille yazıldığını, konuları başlıklar altına alıp bir düzene koymasının okumayı kolaylaştırdığını, sıkmadığını ve kelimelerin gereksiz kullanımdan uzak tam yerinde bilgi verme ve kelimeleri kullanımla güzel, faydalı, öğretici bir kitap olduğunu söyleyebiliriz. İnsanın fikir dünyasına yeni bir görüş ekleyebilecek;kendi görüşlerini tutarlılıkla belirten üstüne konuşulabilinecek bir kitap, Maarif Davası. Kitabın isminde de belirtildiği üzere Eğitimi bir dava benimsemiş; her olacak ve olanın sebebini eğitim üstünde aramış bir kitap.

Nureddin Topçu’nun bu görüşlerinden faydalandığımı ve bir çok noktada ona katıldığımı açıkça belirtiyorum. Özellikle kendi zamanındaki ahlaksızlık sebeplerinden olan gazete ve dergiye parmak basmasını tebrik ediyor, bizim de gazete ve dergideki ahlaksızlığa İnternet denen işlevi eklediğimizi düşünüyorum. Çünkü Topçu’nun dediği gibi gereksiz gazeteler, dergiler ve zamanımızdaki İnternet genç nesli sefalete itiyor,tembelleştiriyor ama bunun farkındalar mı bilmiyorum çünkü yeterli önlemler alınmıyor. Alanlar, almaya çalışanlar bilmem kaçıncı tur fark açtığımız bazı insan müsveddeleri tarafından gericilikle itham ediliyor. Piyasanın para kazanmasına çalıştıkları için eğitimin önünü engelleyen şeyleri engellemeye çalışanları engellerler. Bunu örnekle açıklamak gerekirse şuanki eğitim sisteminde yıpranan ve ahlaksızlaşan öğrenciler için müthiş bir eğlence dünyası kurulmaya çalışılıyor ve kurdular da. Zamanı yok eden eğlence dünyasında da öğrenciler zorunlu tutulan dersler,hiç bir düşünceyi beslemeyen fikirsiz temel ve öğrencilerde normal olarak oluşan ‘geçsem yeterli’ bakış açısı bunların sistemlerinin çarklarını döndürüyor. İşte Topçu, taklitçilik derken, ahlakı savunurken bundan bahsediyor. Ahlaksızlığı engellemeyen eğitimle birlikte duygulara hitap edici eğlence sektörü ne işe yarıyor öğrenci hayatında? Biz eğlence sektörünü, ve bu sektöre iten gazete, dergi ve İnterneti öğrencileri ahlaksızlığa sokup kültürsüz, imansız bir nesil oluşsun diye mi kuruyoruz? Tabi böyle bir neslin öğretmen olduğunu düşünürsek hikmetsiz bir eğitim verip aynı çarkı sürdüreceğini en baştan kabul edebiliriz… Peki ne yapacağız? Bu durumu çözmenin yolu ahlâkı dava edinmektir. Ahlak bekçisi misin diyenlerin ağzına bekçi küreğiyle vurmaktır. Onlar ki kendi çıkarları için müthiş bir insan israfı oluşturdular: İşlevsiz, bilgisiz, diplomalı cahiller… Paramı şunu şunu yaparak kazanıyorum anlayışında, başka işleve yaramayan bir diplomalı. Çözüm;erkek-kadın anlayışlarını anlayışsızlaştıran kuruluşları kapatmak, eğitim sistemine araştırıcı, sorgulayıcı bir nitelik katmak; öğretmek nedir bilmeyen sadece slayt kullanarak öğretiyorum sanan öğretmenleri işten atmak; kültürlü olanların maaşlarını arttırıp, kültürlü öğretmenden başkasını kabul etmemek ve kültürlü bir öğretmen kadrosuyla diplomalı cahil çıkaracağımıza gerçekten okumanın manasını anlamış insanlara eğitimin en iyi imkanlarını vermek gerekir. . Ayrıca diplomayı put yapanların etkisini azaltmak için diploma sistemini kaldırıp bilgi ve bilgiyi kullanma becerisini ölçen sınavlara geçişler yapılabilir. Sınavların sayısını azaltıp araştırma,okuma ödevleri arttırılabilinir. Okula kabullerde kişilik testleri, Milli kültür ve bilinç ölçümleri yapılabilir. Ayrıca toplumu ben’liğinden uzaklaştıran hangi kurum, kuruluş, internet sitesi, gazete, dergi varsa topunu kapatıp sahipleriyle birlikte gençliği yok edip ülkenin genç beyinlerini sömüren herkesi rezil rüsva etmeliyiz. Arz-Talep ilişkisiyle karışmayın diyenlere özel bir okula katılım zorunluluğu uygulayıp orada içinde bulundukları durumun zararlarını detaylıca anlatan şuurlu öğretmen kadrosuyla zihniyet değişikliğine gidilebilinir. Böylece o okullarda toplumun ifsadına çalışan insanlardan ne kadarı Islah olursa o kadar kârdır. Kalanları da gözetim altına alıp haddi aşanlara ceza uygulamak gerekir. Haddi aşmak demek toplumu ahlaksız, tembel, fikirsiz yapan şeyleri beslemektir. Nureddin Topçu hocamızın da deyimiyle bunlara karşı iradeli ve karşı olmadıkça eğitimi düzeltemeyiz. Eğitim düzelmeden de hiç bir şey olmaz zaten…

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir