Ramazan Devrimi
Güzelliğe gebe felaketler vardır bazen. Ardında güzelliği doğurmak için gelir. Bazen nasıl baktığımız önemlidir, perde arkasından gülümsediklerini görmek için. İnci, bir sancının sonucunda oluşmadı mı? Ya kelebekler? Nasıl da horlandılar belki de dallarda gezinirken… İyiliğe ve güzelliğe herkes razıdır da, sancısını çekmeye kimse yanaşmaz. Üstüne üstün bunlar bizim hata ve günahlarımızdan kaynaklanan sancılarsa buna yanaşmamak haksız bir sitemdir, başımızın üstünde yeri vardır.
İçinde bulunduğumuz bu dönemde çeşitli sıkıntılarla ve dünyaca ünlü bir virüsle karşı karşıyayız. İçimizdeki virüsten daha tehlikeli değildir belki ama, yine de camilerimizi kapatmaya, bir süreliğine Mescid-i Haram’ı ziyaret ettirmemeye gücü yetti. Fakat önemli olan bu noktada bizim gösterdiğimiz tavır değil midir?
“Hoş geldin! Sevgili misafirimiz. Yüce Sevgili (cc) ‘den gelen minik misafirimiz. Umarım darılmıyorsun bize, sitem ediyormuşuz gibi gelmesin sakın! Bizim sitemimiz kendimize, biz kendimize sarılalım. Benden daha büyük bir zararı veremezsin ya bana! Sen üstüne düşeni yapıyorsun, ben üstüme düşeni yapayım diye. Bir ibadetmişcesine, varlığına ve fıtratına uygun, muntazam ve eksiksiz, boyun eğer gibi… Aksi söz konusu dahi olamaz ki, öyle ya bir tek ben haylazım bu konuda. Kainatta benden başka itaatsizlik eden yok değil mi? Sorgulayan ve cüretkar… Yola gelir, yoldan çıkar. Düşer ve kalkar. Uyur, uyanmaz, uyanır, tekrar uyur. Sahi? Yolumda sarhoş bir edayla yürüdüğümü mü görüyorsun? Kınama lütfen, yükümün ağırlığından… Öyle ya sen; yüzüme çarpışan serin su misali, beni kendime getirmeye gelmiştin değil mi? Hoş geldin.” diyebilmek değil midir şimdi göstereceğimiz hüner?
İnsanoğlu işte, aynı çiçeğin mi tohumuyduk? Hepimiz mi aynıydık? Hep mi aynıydık? Kaybetmeden anlamadık mı kıymetlilerimizi? Yaradan bilmez miydi yarattığını peki? Nasılda kıyamadı. Ya Erhamerrahimin! Tokadın da lütuftur Allah’ım (cc). Kahrın da hoştur. Bizi bize bırakmadın, nasıl da yakamızdan tutulup sarsılmaya ihtiyacımız vardı. Evini bize kapattığında anladık, suçumuzun büyüklüğünü Allah’ım (cc)…
Yetimliği önce gönüllerde başladı camilerin. Çoktan tozlanmıştı Kitap. Tüm olanlar bu felaketin devamıydı sadece, kaçınılmaz sonucuydu belki. Nitekim kalınlaştığı yerden koptu işte zulüm. En büyük zulmün şirk olduğunu söylemedi mi Rabb’imiz (cc)? (Lokman/13) Allah’ın emirleri dururken nefsimizin arzularına uymak gizli bir şirk değil miydi? Ne kadar korkunç ve kabullenmesi zor olsa da herkes biraz biraz bilir bu gerçeği. Gaflet ve umursamazlığın ise başlı başına bir suç olduğunu bir tek ben düşünmüyorum sanırım. Hep öncelikli işlerimiz vardır. Bu koşturmacanın içinde geri plana attığımız şeyin ahiretimiz olduğunu unuttuk, uyuştuk ve uyuşturulduk. Ama hamd olsun ki henüz nefes alıyorken uyarı alıyoruz. Çünkü biliriz ki ahiret azabı daha çetindir. Merhamet edildiğimizi anlıyoruz. Rabb’imizin ipine sımsıkı sarılma zamanıdır. Farkına varmak, uyanmak vaktidir. Müslüman bilir ki nefes alıyorsa umut vardır, tevbe kapısı açık, ömür defteri kapanmamıştır. Kirlenmemiş sayfaları vardır. Şimdi yapmamız gereken ayağa kalkıp üzerimizdeki tozları silkeleyerek, sevgi ve kullukla o sayfaları doldurmaktır.
Öyle bir alalım ki tozunu rahlemizin, kalbimizin pası silinsin. Camileri öyle bir dolduralım ki, tüm ümmet birlensin göğsümüzde… Beraberinde umutlarını getiren Ramazan’ı bir fırsat bilerek yeniden başlayalım. İlim, amel, ihlası nakşederek ömrümüze…
Sultandır, hasat ayıdır, ümmetin ayıdır Ramazan. Daha bir kılar, daha bir tutar, daha bir veririz, daha bir farkındayızdır. Bir ay sabırdan sonra bayram ederiz. İşte bunun gibi, şimdi bizimde yapmamız gereken; bu zor günleri ömrümüzün Ramazan’ı olarak atfedip, ardından gelecek olan bayramı yüzümüzde bir gülümseme olarak bırakarak; sabır, ibadet ve sevgi biriktirmek olmalıdır.
Şimdi Rabb’imize; günahlarından ve gafletinden utanmış bir edayla iki elimizi yüzümüze kapayıp; “Sevildiğini öğrenen bir gencin kabına sığmaz, deli taşkın sevinciyle, asla kesmediğim ümidimle geldim… İşte; ben virane haldeyken göğsüme koyduğun mücevherle, sana geldim Allah’ım(cc).” diyelim ve kımıl kımıl olsun damarlarımızda bu Ramazan.